Yaşlılık bir hastalık olmayıp, bedensel ve ruhsal işlevlerde, zaman içinde ortaya çıkan bir gerileme sürecidir.
Çağlar boyunca toplumların, düşünsel ve teknolojik düzeylerindeki gelişmelerine paralel olarak yaşlılığın tanımı ve zamanlamasıyla ilgili değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Örneğin; bazı Afrika kabilelerinde 35 yaşı, yaşlılık olarak değerlendirilebilirken, uygar ülkelerde bu sınır 60, hatta 65'ten sonra başlatılabilmekte; yine bir önceki yüzyılda 50 yaşındaki bir insana yaşlı gözüyle bakılırken, bugünün toplumunda bakış açısı daha değişmiştir.
Bilim ve teknoloji geliştikçe yaşlı nüfus sayısı daha da artacaktır. Bu yaş popülasyonun da sağlıklı bir yaşam sürmesi ulusların refahı açısından çok önemlidir. Artık, bu grup insanların sağlık sorunlarıyla uğraşan ve Geriyatri Hastaneleri adını alan kurumların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.
Bu gruptaki insanların, hastalanmasını önlemek, ilaç bağımlılıklarını azaltmak, amacıyla akupunkturdan faydalanmak mümkündür. Akupunktur tedavisi ile insanların ruhsal ve bedensel dengelerini korunabilmektedir. Kendi yaşlı hastalarımızda uyguladığımız tedavilerde bu etkileri aşikar olarak görmekteyiz.
Ben; akupunktur tedavisini, yanarken fitili yana yatan bir mumun fitilini tekrar düzeltmeye benzetiyorum. Mum enerjisini eni sonu tüketecektir. Ama eğilmiş bir fitille kısa sürede tüm yağını bitirmeden sönecek olan mum fitili doğrultulunca yağını sonuna kadar kullanıp öyle sönecektir.
İşte akupunktur da insan hayatının zamansız sönmesini engellemede kullanabileceğimiz çok doğal bir yöntemdir.